Hakkımızda     
 
Özgür KAYA
ozgurkaya@sgkmevzuati.com
 
İŞ HUKUKU’NUN ÜLKEMİZDE ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ

İş Hukuku’nun ortaya çıkışı, Batıda sanayi devriminin insan sevgisinden yoksun, materyalist kan ve gözyaşı ortamında devleti yönetenlerin ihtilal tehdidi altında ‘’düzene çeki düzen’’verme gayretleri ile olmuştur.

İŞ HUKUKU’NUN ÜLKEMİZDE ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ

 

Cumhuriyet Öncesi Dönem;

 

İş Hukuku’nun ortaya çıkışı, Batıda sanayi devriminin insan sevgisinden yoksun, materyalist kan ve gözyaşı ortamında devleti yönetenlerin ihtilal tehdidi altında ‘’düzene çeki düzen’’verme gayretleri ile olmuştur.


İş Hukuku düzenlemeleri zorlu mücadeleler ile kazanılmıştır. Batıda sanayi devrimi yaşanırken, Osmanlı devletinde benzeri bir gelişimi görmek mümkün değildir. Sanayi devrimi ilk defa ingilterede yaşanmış, gerisinde çok acı hatıralar bırakmıştır. (Kan, gözyaşı ve acı) Osmanlı Devleti her şeyden önce, İngiltere ve diğer Batılı ülkeler gibi sömürgecilik siyaseti izlememiştir. İnsan sevgisini esas alan islami bir anlayış içinde topraklarını genişlettiği üç kıta üzerinde, hak ve adalet ile hükmetmeye özen göstermiştir. Bu düşünce içinde ‘’İşçiye emeğinin karşılığının teri kurumadan verilmesi’’esastır. Batı ortaçağ karanlığını yaşarken Osmanlı’nın ortaçağ dönemi aydınlıktır. Ancak Batı ortaçağ karanlığında kurtulma çabalarını sürdürüp gelişim gösterirken, Osmanlı malesef duraklama ve gerileme dönemine girmiştir. Devletin teşkilat ve sosyal yapısı müesseseleriyle beraber yozlaşmış, Dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişime ayak uyduramamıştır.Osmanlı devletinde ekonomi ağırlıklı olarak tarıma dayalı kalarak, seri üretim sistemine geçememiştir. Küçük imalathanelerde zanaatkarlar tarafından yapılan ve teknolojiden uzak imalatlar, büyük iş ve işçi kitlelerinin oluşumunu engellemiştir.

İşçi İşveren ilişkisinden çok örf ve adetlere göre düzenlenen usta-çırak ilişkisi kurulmuştur. Bütün bunların yaşandığı Osmanlı devletinde, Dünyada ilk toplu iş sözleşmesi Osmanlı devrinde, Türkiye de imzalandığını unutmamalıyız.

 

Kütahya şer’i Mahkeme sicilleri arasında rastlanan bir belgede 1776 yılında fincan imal eden 24 işyeri ile işçileri arasında imzalanan toplu sözleşmenin hükümleri yer almaktadır. Müderris Muhyazade Muhittin Efendi, İbrahim çavuş, Abdulkadir çavuş ve Salih çavuş’un hakemliğinde imzalanan toplu sözleşme, Kütahya Kadısı Ahmet efendi tarafından onaylanmışve yürülüğe konmuştur. Sözleşme metninde ustaların, kalfaların ve vasıfsız işçilerin hergün belli sayıda fincan imal etmeleri karşılığında alacağı ücret belirlenmiştir. Hükümlere uymayan taraflar ise cezalandırılmıştır. 1776 Yılında Dünyada ilk toplu iş sözleşmesini imzalayan bir toplumun torunları olarak, ne yazikki 2009 yılına geldiğimizde hala modern bir iş hukukumuzun olmadığını görmekteyiz.

 

Cumhuriyet dönemi ve Günümüz;

Ülkemizde iş hukukunun ortaya çıkışı Cumhuriyetle birlikte olmuştur. Batıyı örnek alan orada iyi güzel ne var ise bizim ülkemizde de olmasını isteyen Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce, Büyük Millet Meclisi Hükümeti döneminde işçileri koruyucu kanunları çıkartmaya çalışmışlardır. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra yapılan 1961Anayasası iş hukuku açısından bir dönüm noktasıdır. Çalışma dinlenme hakları, sendika, toplu sözleşme ve grev hakları Anayasada yer almıştır. Sırasıyla 931 sayılı iş kanunu, 1475 sayılı kanun ve günümüzde geçerliliğini koruyan en son 4857 sayılı iş kanunu olmak üzere tarihteki yerlerini almıştır.

 

İş hukukunun amacı esasında işçinin hem ekonomik hem de insani olarak yaşayabileceği bir ortamı oluşturmak, işverenin ise ekonomik güce katkı yapmasını sağlayacak bir kanun olması gerekirken, iş hukukunun siyasi etkilere açık olması nedeniyle, ideolojik doktrinlerin iş Hukuku üzerindeki etkisi, diğer hukuk dallarından çok daha kuvvetlidir.

Elektronik posta yoluyla, okuyucularımızdan gelen maillerde bazı soruların açıklanması istenmiş. Kısaca bunlara da değinmekte yarar var. Yine konumuzla alakalı ilk soru; sendikaya üye olmadan dolayı iş akdi fesih edilen çalışanın durumuyla alakalı. Okuyucumuzun bir yakını  sendikaya üye olduğu için işveren tarafından iş akdi fesih edilmiş. 4857 sayılı iş kanunun 18 ve 21 maddeleri gereği fesih’in geçerli bir sebebe dayandırılması gerekir. Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya iş verenin rızası ile çalışma saatlerinde sendikal faaliyetlere katılabilir. Bu durumda Çalışanımızın yapacağı iş şudur; işe iade davası açmak, ayrıca işveren işçinin sendikaya üye olmasından dolayı iş akdi feshini gerçekleştirdiği için, işçinin brüt çıplak ücreti üzerinden hesaplanacak ve bir yıllık ücretinden az olmamak kaydıyla hakim tarafından hükmedilecek bir tazminatı ödemeye mahkum olacaktır. Bu tazminata sendikal tazminat denir.

 

Bir diğer soruda Raporlu ve yıllık izinde iken  iş akdinin feshe dilemsi ile ilgili. İş Kanunu bazı hallerde iş sözleşmesini askıya alınmasını kabul ederek bu süre içinde feshi engeller. İşçi hastalık, kaza veya gebelik ve doğum sebebiyle raporlu olduğu hallerde, sözleşme askıdadır. Fesih bildirimi yapılsa bile ancak rapor süresinin sonunda fesih gerçekleşir. Yıllık izin süresi içinde sözleşmenin işveren tarafından fesih edilmesi halinde, fesih bildirim süresiyle yeni iş arama izni yıllık izin süresi ile iç içe giremez.

 

Okuyucularımızın ısrarla üzerinde durduğu diğer bir konu ve sorular  ise , Sosyal Güvenlik kanunu kapsamındaki sorular ve tahsis işlemleri ile  ilgili .Gelen soruları mümkün olduğunca hızla cevaplandırmaya çalışıyorum. Buna rağmen zaman darlığı sebebiyle oluşan  gecikmelerden dolayı okuyucularımdan özür dilerim.

 

Gelen soruların tamamına köşemizde yer verme olanağımız bulunmadığından, elektronik posta yolu ile cevaplandırılmıştır.
 
Özgür KAYA
 

 

 

 

 

2010 © sgkmevzuati.com